günlerden bir gün blog ne ya diye aval aval etrafa bakınırken kadim dostum nezorepla'nın yeni bloguyla karşılaştım. itiraf edeyim ki aklımdan ilk önce "lan bu mal bile blog kurmuş, ben daha ne olduğunu bilmiyorum" gibi bir cümle geçti. bu esnada blog kurulur mu, açılır mı, oluşturulur mu ondan bile emin değildim. ama olsundu, ne pahasına olursa olsun ben de bir blog -kuruluyor mu başlatılıyor mu naapılıyorsa ondan- yapmalıydım. baktım ki bir pahası da yok, "ooo" dedim "blog lüks değil ihtiyaç artık!"
aslında nezorepla'nın blogunu görmemden sonra alaturka tuvalet seansıma kadar en azından 2 ay geçti. gel gör ki görsel deneyimler parlak fikirlerle birleşmeden bir boka yaramıyor. bu boka yarayışın da yine bok aracılığıyla oluşu hayret verici. neyse ki yer yüzünde hala alaturka tuvalet (tuvaalet) diye bir şey var da vefalı genlerimiz bu nadide mekanlarda aklımızı hala tetikliyorlar.
alaturka tuvalete girmek bu dönemde pek tercih edilir bir şey değil. benim de girişim tercih ettiğimden değildi, ama gördüm ki zaman zaman insan kendini yenilemek için alaturka olana girmeli. türk usulünü frenginkine tercih etmeli. frenk gibi değil, türk gibi düşünmeli. bu beylik cümleleri frengin icadında yazmak da kaderimiz artık... kültür çeşitliliğine katkıları olsun.
neyse işte... alaturka tuvalet rahatsız, sıkıcı, tehlikeli bir yer. ayrıntılardan uzun uzun bahsetmeye gerek yok. yazanlara soruyorlar ya bu şarkı nasıl çıktı, bunları nasıl yazıyorsunuz falan diye; "yazmak için geceleri yaşıyorum", "36 tane ülke gezdim öyle yazdım", "bu kitap için 40 rahibeyle yattım" gibisinden mal mal konuşacak değilim.
tuvalette aklıma geldi arkadaşım!
1 yorum:
heyecan verici gelişmeler bunlar senin için. tebrikler. linkler ölmüş bu arada. blogspot.nezorepla değil nezorepla.blogspot olacağıdı.
Yorum Gönder